5 Ekim 2009 Pazartesi

Oğuz Büyükberber’in yeni solo albümü “Ara” türünün tek örneği…

.

Jazz çevrelerinde yıllardır süre gelen gündemlerden biri Türk müziği ve jazz’ın füzyonu, bunun mümkün olup olmadığı, ya da ne oranda başarıldığı… Bunu solo doğaçlama konserlerinde layığıyla yaptığını düşündüğüm; Türk sanat müziği nazariyatından dizileri – belli ki ya da belki de kasıtsızca- tamamen kendine has bir üslupla; 21. yüzyıl sanat müziği ve jazz’ın harmanı olarak tanımlanabilecek müziği ile harmanlayan Oğuz Büyükberber’in yeni solo albümü “Ara”, deyim yerindeyse kulaklarımızın pasını silmek üzere raflardaki yerini aldı. Çağdaş jazz, özgür doğaçlama, görsel sanatlar ve elektroakustik müzik dallarındaki üretimleri ile çok yönlü bir sanatçı olarak nitelendirilebilecek Oğuz Büyükberber’in “Ara” albümü, müzisyenin diskografisinin daha deneysel nitelikli bir tarafına işaret ediyor.
AK Müzik etiketi ile yayınlanan “Ara” , esasında Oğuz’un 4. solo albümü; ancak basklarnette doğaçlama ve besteleri elektroakustik ses üretim teknikleri ile harmanlayan ve basklarnetin solo enstruman olarak bu kadar yoğunluklu kullanıldığı, Türkiye sınırları içersinde yayınlanmış ilk albüm olması dolayısıyla Türk müzik tarihinde ayrı bir önem taşıyor. Albümde 4 solo basklarnet parçasının yanı sıra, elektroakustik ses işlemeleri ile bezenmiş 7 parça var. Bunlardan ikisi basklarnet ve elektroniklerde Tobias Klein eşliği ile kaydedilmiş; biri Robert van Heumen’in canlı elektronikleri eşliğinde, bir diğeri ise Tolga Tüzün’ün basklarnet ve elektronikler için yapmış olduğu Le Déchirement des Pétales isimli bestesi ve sayılanlar dışında duydugunuz tüm sesler Oğuz Büyükberber’in elektronik ve akustik ses üretimleri…
Oğuz Büyükberber, klarneti nispeten daha geleneksel biçimde kullandığı, lider olarak ya da eşlik eden kadroda bulunduğu albümlerle, ya da Ayşe Tütüncü Üçlüsü’ndeki işleri ile hali hazırda çağdaş jazz kulvarında sıkı bir yer etmiş olan bir müzisyen. Ancak Oğuz’u bir klarnetçi olarak bu denli özel kılan, Çağdaş Batı Sanat müziğinin belli akımlarının ve özgür doğaçlamanın temelini oluşturan ögelerden biri olarak değinebileceğim; enstrumanların alışılagelmiş yöntemler dışında kullanılmasını ve daha zengin ses renkleri elde etmeyi amaçlayan gelişmiş teknikleri ustaca kullanması ve bunları yaratmadaki kendine has uslubu... Oğuz’un zengin multifonik* dağarcığı, oldukça geniş bir ses aralığına sahip klarnetin farklı ses bölgelerindeki ustalığı, bu bölgeler arası geçişlerde dinamiklerle sağladığı tezatlar Oğuz’u teknik açıdan günümüzün sayılı klarnetçileri arasına sokuyor. Ancak Oğuz’un sazındaki teknik yetkinliğinin ötesinde sunacağı çok fazla şey var ve bundan önceki işlerinin yanı sıra, “Ara” albümü de Oğuz’un melodik evrenlerinin zenginliğinin ve bir müzisyen olarak ifade biçimlerindeki üretkenliğin kanıtı adeta…
Oğuz Büyükberber doğaçlamalarında, bir anda klarnetini parçalara ayırıp farklı kombinasyonlarda monte ederek dinleyeni sicimli ses evrenlerine taşırken, bir diğer kısımda öyle “groovy” çalıyor ki bacakların eşliğinden masalar sarsılıyor. Ya da bir anda saba makamından bir melodiyle buğulu bir evrene sürüklüyor dinleyeni, bir sonraki kısımda ise dinleyende bir kır düğünündeymişcesine kolları yana açıp göbek atma isteği uyandırıyor. Başka bir müzisyenin sazından duysak bu kadar cana yakın gelmeyecek olan bu eklektiklik, Oğuz’un enerjisi ile birleşince eşi bulunmaz bir müzik deneyimine dönüşüyor. Oğuz Büyükberber yaşadığı topraklardaki müzikal kaynaklardan sonuna kadar beslenen ve bu etkilenimleri müziğinde ustalıkla sergileyen ve jazz altyapısı ile bunu yetkin biçimde destekleyen bir müzisyen. “Ara” albümü ise elektoakustik kompozisyon ve solo basklarneti bu denli eklektik bir çerçevede harmanlaması ile bir nevi türünün tek örneği…

* Tek ses üretmek üzere tasarlanmış bir enstrumandan, farklı çalım teknikleri ile aynı anda birden fazla ses üretmek.