13 Eylül 2011 Salı

Brian Eno // Drums Between the Bells

.


Brian Eno popüler müzik tarihinin çeşitli kıvrımlarında bu denli dönüştürücü parmağı olan yegane müzisyenlerden biri. Zamanında üyesi olduğu Roxy Music ile glam rock vahalarına elektronik sesleri bulaştıran, sonraları ‘ambient’ müziğin mucidi olup günümüzde sayısız elektronik müzik icracısına ilham kaynağı olan bu kültleşmiş isim, aynı zamanda hafızalara huzursuzca kazınan ‘Windows 95’ açılış müziğinin de bestecisi.

Yalnızca müzisyen kimliği ile değil prodüktör olduğu albümlerle, her zaman tercihi olduğu üzere arka planda bulunarak da bu dönüşüme hizmet etmiş. Misal U2’nun henüz; Bono’nun dünya barışına sağladığı malum katkıların kudreti ile Boğaz Köprüsü’nü kapattırmaya vesile olup Batı’dan Doğu’ya sembolik yürüyüşler yapmanın ötesinde, mesajını nispeten samimi müzik ile aktarmaya çalıştığı kadim zamanlarda yapmış olduğu ‘Achtung Baby’, ‘The Joshua Tree’ gibi albümleri Brian Eno prodüktörlüğünde yapılmıştı. Ya da Coldplay’den Chris Martin’in ağlamadan da güzel müzik yapabildiğini keşfettiği ‘ Viva la Vida or Death and All His Friends’ albümü; David Bowie kariyerini taçlandıran ‘Berlin Üçlemesi’ ; Grace Jones’un küllerinden doğuşunu müjdeleyen muhteşem dans albümü ‘Hurricane’, yine Brian Eno’nun prodüktörlüğünde yapılmış uzayıp gidebilecek mühim albümler listesinde…

Brian Eno’nun son albümü ‘Drums Between the Bells’ günümüzün en saygıdeğer elektronik müzik plak şirketlerinden Warp Records’dan yayınladığı ikinci albüm. Şair Rick Holland ile işbirliğinin meyvesi olan bu albüm, şairin metinleri etrafında belli ruh hallerine yöneltici dokulara Brian Eno eklektikliği ile odaklanıyor. Tabi müzisyenin solo albümlerine aşina ve sempatizan olanlar için pek alışıldık bir Eno işi değil. Aksine bu albüm, günümüz elektronik müzik türevlerine yapı bozumcu bir yaklaşım gibi. ‘Glitch’ isimli parça bol senkoplu elektro döngüleri bezeli iken, ‘Multimedia’ düşük tempolu bir dubstep örneğini andırıyor. ‘Alienated’da distorte edilmiş gitar riffleri, klavyeden süzülen kalitesiz 80’ler popu melodisi ile birleşirken; ‘The Real’ isimli parça gerçeklik algısına değinen sözleri ve abartılı ifadesi ile ‘ambient’ yalınlığına yalnızca dokunan new age’imsi bir ambiyans yaratıyor. ‘Bless this space’i ise her an dans pistlerinde duyabiliriz, yetkin bir remix ile işten bile değil.

Albümde Rick Holland’ın yazmış olduğu metinler asıl işi şarkı söylemek olmayan kişilerce seslendirilmiş. Brian Eno’nun muhasebecisi, gittiği spor salonundan tanıdığı bir hanım, grafik tasarımcısı bir arkadaşı… Genelde az melodili okuma tarzındaki vokaller bolca elektronik işlemden geçirilmesi ve ana tonun değiştirilmesi albümün kristalize dokusuna bir hayli katkıda bulunuyor. CD paketi ayrıca parçaların sözsüz, enstrümantal versiyonlarını içeren ikinci bir albümü de içeriyor.

‘Drums Between the Bells’ , Brian Eno’nun amorf pop algısının şahane bir göstergesi, pek keyifli bir albüm. Her yaptığı işte olduğu gibi bunda da kendine özgülüğü, titizliği ve daha önce ürettiğine yenilerini eklemeyi huşu içinde başarıyor. Hani balık severlerin dilinde bir söz vardır, ‘denizden babam çıksa yerim’ diye; Brian Eno iki tavayı birbirine vursa onu yine dinlenir kılıyor, onun müziğinin anlamı dehasındaki alçakgönüllülükten mütevellit.

* 11.09.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.