2 Aralık 2012 Pazar

Ana akımın en aykırı kadını Madonna


Madonna 1980’lerden bu yana müzik dünyasının bu denli büyük bir kitleye ulaşabilen en aykırı kadını. Ataerkil toplumlarda, kadını kurgulayıştaki kutsal bakire & fahişe ikilemini yerle bir edişin vuku bulduğu yegâne kişi… Yıllardır diyor ki: “bakabilirsin, ama kontrol edemezsin, ben kendimin efendisiyim”. Kadının kendini erkeğin takdiri üzerinden kurgulamasına bir başkaldırı; kadının ya güzel ve işlevsiz, ya da cinsiyetsiz ve işlevli oluşuna dair algıyı sarsan en görünür birey… Hani diyorum ki, öyle yaratılmış bir pop yıldızı da değil. Kendi şarkılarını yapar, albüm prodüksiyonlarında, sahne şovlarının kurgulanmasında rolü kocaman. Üretimin her aşamasında parmağı, dünya meselelerine söyleyecek sözü var. 7 Haziran akşamı Türk Telekom Arena’da izleme imkânı bulduğumuz performansı ise, olağanüstü bir şovdu. Kadın -malum- dünyanın en iyi ekibi ile çalışıyor. Ama yalnızca Madonna’nın dudak uçuklatan enerjisi ya da ip üzerinde yürüyen, kaburgası alınmışçasına esneyebilen dansçılar değil… Şov baştan sona en ilkel güdülerimizi şenlendirmek üzerine kurgulanmıştı; şiddetin, cinselliğin, çaresizliğin ve masumiyetin mizansenleri… Madonna kâh elindeki altı patları seyirciye doğrulttu, kâh sahneye kurulmuş olan yataktaki erkek dansçıyı alaşağı edip silahını başına dayadı… Ya da tüm naifliği ile yerlerde sürünerek “Like a Virgin”i söylerken, bir erkek dansçı beline kemeri bağlayıp, iç organları orda yokmuşçasına sıktı. Bir anda bir siyahî kilisesine de gitmedik değil, tüm stadyumun sağa sola hamlelerle el çırpması milli maçlar dışında da tek yürek olabildiğimizin göstergesiydi. Ha bir de öyle dans ederken, parçaların yaklaşık yüzde yirmisini de canlı söyledi, hem de detone olmadan. Göstermelik de olsa gitarını eline alıp birkaç akor basması da cabası... Kimi popüler müzik teorisyenleri der ki; popüler müzik aptallaştırır. Giriş köprü nakarat formu insanı nerde neyin geleceğine hazırlar. Armonik modülasyonların azlığı tek düzeliğe alıştırır. Sürekli tekrarlayan melodiler, hemen öğrenmemizi ve öğrendiğimiz dışında melodik kalıplara algılarımızı kapamamızı sağlar. Sürekli tekrar eden vuruşlar ise bizi anne karnındaki güvenli alana döndürür… Popüler müzik bir manipülasyon mecrasıdır; kitleleri avucunun içine alır, kitleleri yönlendirir. Sorgulamayan kitleler yaratır, boyun eğişi keyifli ve fark edilmez kılar. Haksız da sayılmadıkları noktalar olabilir; bu yaz yine plajlarda kaçlarca dansöz var, gidebileceğimiz tek yer olan kaç havaalanı var onları sayacağız… Kimi popüler müzik teorisyenleri de derler ki; popüler müzik özgürleştirir. Toplumun, ailenin, dini kurumların, hegemonyanın güttüğünden farklı bir ifade aracı sağlar bireye. Kimlikler an be an, yeniden kurgulanır. Algının kapılarını açar, kişiyi sırçadan köşkünden çıkarıp etrafında ne dönüp bittiğini haber bültenlerinden daha sert biçimde işler zihnine. İşte Madonna bunu yapıyor; göze soktuğu cinsel imgelerle popüler kültürün kadın bedenini metalaştırmasının merkezine koyuyor kendini, ama bir cinsel objeden çok güç abidesine dönüşüyor. Ya da bir anda ekranda bir kolâjda sağcı Fransız lider Marine Le Pen’e Hitler ile özdeşleştirilmiş bıyık ilişiyor. Siyahi İsa’yı çarmıha gerdirip, aforoz edilmeyi ve en sivri oklara hedef olmayı göze alıyor. Bunlar da kurgulanan kimliğin parçaları elbette; ama kimin kurguladığından bağımsız, kendini bunlarla tanımlaması bu süreçteki öznelerin rollerini silikleştiriyor. İşte Madonna bizleri bu yüzden, yıllardır defalarca alaşağı edebiliyor; en ilkel güdülerimize, en sağduyumuza, en dans ederken kendimizi unutmamıza, ha bir de o esnada kendimizi bulmamıza sebep oluyor. Hani bir de magazinsel tarafına değinmeden olmaz; saçlarının 45 saniye içersinde salık halden karmaşık bir topuza nasıl döndürüldüğü ve 30 saniyede nasıl kostüm değiştirilebileceği üzerine bir hayli kafa yorduk. Tabi en çok kafa yorduğumuz ise, Türk pop camiasından kimin günün birinde bu denli derin damarımıza basabileceği, yanında kalçalarını sallayan kızlardan ibaret olmayan, bunca hissiyatı bir buçuk saatlik bir sahne gösterisinde seyirciye verebilecek denli kuvvetli bir şova imza atabileceği oldu.