Kasım ayı başında Alt Caz’da
sahne almak üzere Türkiye’yi ziyaret eden Aruán Ortiz / Michael Janisch Quintet’in performansı beni
öyle etki altına aldı ki; grubun iki liderinden biri olan piyanist besteci Aruán
Ortiz’in müziğine ve müziğe yaklaşımına merak duymadan edemedim. Basta Mike
Janisch, piyanoda Aruán Ortiz, trompette Raynald Colom ve davulda Rudy Royston’dan
oluşan topluluk, jazz standartlarından ve kendi bestelerinden oluşan repertuara
getirdikleri yorum oldukça dinamik ve akıcı olmasının yanı sıra dört müzisyenin
iletişiminin derinliği ayrıca dikkat çekiyordu. Küba asıllı piyanist &
besteci Aruán Ortiz ise bu sıralar New York jazz sahnelerinin dikkat çeken
isimlerinden. Müziğe ruhani yaklaşımını; klasik
eğitimden miras titizliği, jazz’ın olanakları ve çeşitli müzikal geleneklerden
etkilenimlerle harmanlayan müzisyen; bol boşluklu perküsif stili ve yoğun enerjisi
ile meşaleyi Thelonious Monk’tan devralmışçasına çalıyor. Sözü kendisine
bırakırsak…
Bildiğim kadarı ile klasik müzik eğitimi almış bir müzisyensiniz,
jazz’a ilginiz nasıl başladı?
Evet, klasik piyano ve
viyola eğitimi aldım. Büyüdüğüm yer olan Santiago de Cuba’da jazz’dan
haberdardım ama çok da fazla değil çünkü Küba’da jazz, başkent Havana’da daha
popülerdir. O yıllarda Havana’da Jazz
Plaza Festivali doruklarındaydı; Dizzy Gillespie, Von Freeman ya da Max Roach
gibi müzisyenler festivale sıklıkla katılıyorlardı. Jazz’la alakam onlu
yaşlarımda konservatuarda okurken oldu. Benim için herşeyin başlangıcı bir
arkadaşımın evinde Chick Corea’nın “My Spanish Heart” albümünü dinlemek oldu.
Bu albümü gerçekten çok sevmiştim ve uzun zaman dinlemiştim. Parçaların bazılarını
deşifre etmiştim ve bunları çalmak üzere arkadaşlarımla bir grup kurduk.
Bunları okulda çalıyorduk, konservatuarın “jazz adamları”ydık. Herşeyi içgüdü
ile çalıyorduk, jazz armonisine, formlarına ya da solo geliştirmeye dair hiçbir
fikrimiz yoktu çünkü tek referansımız bu albümdü. Arturo Sandoval, Gonzalo
Rubalcaba ve Irakere gibi Kübalı jazz müzisyen ve gruplarını dinlediğimizi ve
taklit etmeye çalıştığımızı hatırlıyorum. Eğlenceliydi.
2012 sizin için oldukça yaratıcı bir yıl olmuş gibi. Birbirinden
stilistik olarak oldukça ayrıksı olan iki yeni albüm yayınlamışsınız: Camarata
Urbana Ensemble ile ‘Santiartican Blues Suite’ ve kendi dörtlünüz ile
‘Orbiting’. Bu albümlerden biraz bahseder misiniz?
2012 albümler konusunda
benim için çok güzel bir yıl oldu. Camerata
Urbana Ensemble ile olan ‘Santiarican Blues Suite’
albümü fikri, aslında Boston’daki José Mateo Bale Tiyatrosu’nun 25.yıl dönümü
için benden parça sipariş edilmesi ile başladı. ‘Pagan ya da Değil’ isimli bale
için, 1801-1805 yılları arasında gerçekleşen Haiti devrimi sonucu Küba’ya olan
büyük göç sonrası, Küba’nın güneydoğusundaki Oriente bölgesinde Afro-Haitili
müziğin gelişimini konu eden 35 dakikalık bir beste yaptım. Özel olarak güçlü
folklorik unsurlar taşıyan, Afrika diasporası müziğini yansıtan ve daha klasik
bir enstrümantasyon ile sergileyen; yani geleneksel Küba müziği, çağdaş klasik
müzik ve doğaçlamalar içeren bir parça yazdım. Şirket baleyi 2011’de sundu ve
Sunnyside Records albümü bu yıl yayınladı. Çok güzel bir deneyimdi ve o
zamandan beri Camerata Urbana Ensemble’ın müzik çevrelerinde sunulumu elle
tutulur bir hale büründü. Tesadüfen Orbiting albümüm de 2011’de Fresh
Sound records için kaydedildi. New York’ta genelde birlikte çaldığım
müzisyenlerle kaydettiğim bir jazz girişimi oldu; davulda Eric McPherson, basta Rashaan Carter ve gitarda David
Gilmore. Bu kayıt da bu sene yayınlandı. Enstrumantasyon farklı, lakin fikir
yine aynı amacı taşıyor; tüm deneyimlerinin ve çalışmalarının bir araya
geldiği, sesini dışarı taşıdığın, kendi kimliğinin sonucu olarak, kim olduğunun
sonucu olarak, sana benzer düşünen bir insan topluluğunu bir araya getirerek,
yalnızca keyif için önyargısızca müzik yapmak.
Küba kökenleriniz müziğinizi nasıl etkiliyor?
Küba kökenlerim kim
olduğumu, kimliğimi, dilimi ve Afrika’daki atalarımı tanımlıyor. Yaptığım her
şeyde var, çünkü ne zaman bir parça yazsam ya da çalsam büyüklerime ve
atalarıma hürmet göstermeye çalışıyorum. Küba kökenlerim ifade biçimim,
duygularım, tutkularım ve saplantılarım.
Sizi etkileyen müzik gelenekleri nelerdir?
Blues, congo, abakuá, tumba francesa,
jazz’ın çağdaş ifadeleri gibi Yeni Dünya’dan Afrika kökenli ve ham
folklorik amaçlı yaratıcı müzikler. Derin bir mesajı olan her müzik beni
etkileyebilir. Son zamanlarda Ligeti, Bártok, Reich,
Boulez, Elliot Carter gibi çağdaş bestecilerin yanı sıra Endülüs’ten bir
sürü muhteşem müzik dinliyorum. Müziği, içinde ne olduğunu göremediğin lakin
iletilen mesajı duyduğun ve hissettiğin soyut bir mimari enstalasyon olarak
görüyorum. Asıl keyif, bilgi henüz beyin tarafından işleme geçirilmeden ya da
filtrelenmeden önce sindirilme kapasitesinden geliyor ve mesaj bir sesler
kombinasyonu olarak algılanıyor. Bunlar birlikte -hoşuna gitsin ya da gitmesin-
senin içinde müziğe karşı bir tepki doğuruyor.
Türk geleneksel müziği ya da Türk makam müziği dinleme şansınız
oldu mu?
Aslında bu kez çok az. Geçen
geldiğimde klasik Türk müziği albümleri almıştım, çok derin bir müzikti.
Makamlar ve Sufi müziği hakkında daha çok şey öğrenmek istiyorum.
Müziği kendinizi ifade etmek için seçmiş olmanız hangi
motivasyonunuzdan kaynaklanıyor? Müzik üreterek hayatta nereye ulaşıyorsunuz?
Çok güzel soru. Müziği seven
meraklı bir insanım, müziği sözlerin ötesinde kendimi ifade edebileceğin bir
araç olarak görüyorum. Formlar, yapılar, dokular ve şekiller gibi soyut bir
yolda güzellik yaratmaya kapı açan her şey bana ilham veriyor. Yani çalıştığım
zamanlarda, çeşitli parçalardan küçük cümleler alıyorum ve onlara farklı bakış
açıları ile aynı materyalden yeni renkler ya da aralıksal kombinasyonlarla
yaklaşmaya çalışıyorum. Ne oluşturacağını bilmeden yaptığın bir bulmaca gibi.
Ve zihnimi belirli bir sembolik form düşünmeden, bulmacanın parçalarını bir
araya getirdiğimde şaşırtıcı biçimde muhteşem bir şeyle karşılaşabiliyorum. Bence müzikte bu yöntemi kullanmak insanların bilinçleri
üzerinde bir etki yaratıyor, çünkü bu alışılagelen yöntem değil. Ben her zaman
beklenmeyen, dinleyicinin ilgisini bir nevi saptıracak bir şey yaratmaya
çabalıyorum. Bu benim bir sanatçı olarak asıl amacım ve müzik yaratmaktaki yegâne
amacım; ‘yeni’, ‘eski’ ya da ‘kötü’ gibi kavramların anlamlarını değiştirmeye
çalışarak kendi hikâyemi anlatabilmek için geleneksel materyalleri kullanmak. Her
şey her şeyin aynası ve her şey her şeyin yansıması.
Gelecekteki işbirlikleriniz ve projeleriniz hakkında konuşabilir
miyiz?
Önümüzdeki sene kayıtlar,
canlı performanslar ve beste çalışmalarını içeren güzel projelerim olacak. Piyanist
ve besteci Bob Gluck ile Albany Üniversitesi’nde canlı kaydettiğimiz, piyano ve
elektronikler için ‘Textures and Pulsations’ albümü henüz yeni yayınlandı, şu
an bu ilginç CD’nin tanıtımı için uğraşıyoruz.
Bu sıralar ‘Collage’ isimli bale için bestelemiş olduğum, Albany Senfoni
Orkestrası tarafından 7-8 Mart 2013’de New York’ta ilk kez seslendirilecek
olan, 35 dakikalık bir parçanın düzenlemesi ile uğraşıyorum. Ayrıca Morokolu
şarkıcı Amina Alaoui ile güzel bir proje içersindeyim;
piyano, çello, ses ve perküsyon için bir parça yazıyorum ve Camerata Urbana
Ensemble ile önümüzdeki yaz Karayibler’de çıkacağımız turneye hazırlanıyorum. Ayrıca
bu bahar ve sonbahar döneminde Aruán Ortiz Quartet ile Aruán Ortiz/Michael
Janisch Quintet ile önümüzdeki yaz tura çıkacağım.
*Jazz Dergisi Ocak 2013 sayısında yayımlanmıştır.
*Jazz Dergisi Ocak 2013 sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder