14 Mart 2013 Perşembe

Phronesis ile söyleşi


Phronesis’in 2012’de yayınlanan ‘Walking Dark’ albümü; içine çeken groove’u, akılda kalıcılığın ve derinliğin dengesinde beste yapıları ile sene içinde beni en cezbeden jazz albümlerinden biri oldu. Kontrbasta Danimarkalı Jasper Høiby,  piyanoda İngiliz Ivo Neame ve davulda  İsveçli Anton Eger’den oluşan üçlü geçtiğimiz sene devam eden ve tamamen karanlıkta çaldıkları ‘Pitch Black’ konser serisini Høiby’nin, katarakt sonucunda görüşünü yitiren kız kardeşine ithaf etmiş. Güçlü kontrbas melodileriyle ortaya çıkan enerjinin, lirik ve akışkan piyano katılımı ile dinginleşirken, davulun zemini gösterişsiz bir yetkinlikle dolduracağı bir performans ilginizi çekerse; Phronesis 27 Mart 2013’te Salon İKSV’de bir konser verecek. Bu konseri bahane bilerek, üçlünün kurucusu Jasper Høiby ile bir söyleşi yaptım.
Phronesis nasıl kuruldu?
Phornesis, Kraliyet Müzik Akademisi’nden mezun olmamın ardından Danimarka’ya geri taşındığım 2005 senesinde kuruldu. Orda fazla kimseyi tanımıyordum ama Anton’un çalışını dinlemiştim; onla ve İvo ile bir grup kurmak istedim.
Son albümünüze ‘Walking Dark’ın ismini verirken  kardeşinizin deneyimlediği bir hastalık sonrası görüşünü yitirmesinden etkilendiğinizi okumuştum. Tamamen karanlıkta gerçekleşen ‘Pitch Black’ konserler seriniz kız kardeşinize adanmış. Bu serilerden bahsedebilir misiniz? Müzisyenlerin ve dinleyicinin bu yaklaşımdan nasıl etkilendiğiniz düşünüyorsunuz?
Aslında albümün bu konserlerden etkilenmesinden çok, albümün ismi bu ‘Pitch Black’ konserler serisinden geliyor ve bu karanlıkta çalma konsepti kız kardeşime ithaf edildi. Işığın yokluğu hem müzisyenlerin hem de dinleyicilerin deneyimlerini oldukça yoğunlaştırıyor ve bir şekilde herkesi yakınlaştırıyor.
Bundan önceki albümlerde, tüm besteleri siz yapıyormuşsunuz, lakin bu albümde besteleme aşamasında tüm grup üyelerinin katkısı var. Bunun Phronesis’in müziğini ve aranızdaki iletişimi nasıl değiştirdiğini düşünüyorsunuz?
Kesinlikle grup duygusunu arttırdı ve herkesin müzikal olarak söyleyeceklerinin olduğu bir yerde doğal bir geçiş oldu.
Danimarkalı olmanıza rağmen kariyerinizin büyük kısmını İngiltere’de geçirmişsiniz. Phronesis İngiliz jazz sahnesinin bir parçası olarak görülebilir mi? İskandinav kökenlerinizin müziğinizde nasıl bir etkisi var?
İngiltere’de 12 sene geçirdikten sonra, İngiliz jazz sahnesinin bir parçası olarak hissediyorum ve müzik bağlantılarımın çoğu burada. İskandinav etkilerinin farkında değilim ama orda büyüdüğüme göre doğal bir parçam olduklarını söyleyebilirim. Bir zamanlar bu etkilerin müziğimin sound’ı olmasını istememiştim ama bugünlerde umursamıyorum.
Bu sene Kopenhag Jazz Festivali’nde ‘Young Spirit Ödülü’nü kazanmışsınız, bu sizin için ne ifade ediyor?
Bir ödül kazanmak bir çeşit takdir kazanmak gibi ve her zaman güzel bir şey. Artık Danimarka’da yaşamadığım için bu ödül insanların benim müziğimden haberdar olmalarını sağlıyorsa muhteşem bir şey.
Phronesis grubu her hangi bir jazz devinin eşlikçisi olacak olsaydı, kimi seçerdiniz?
Sanırım belirgin cevap hiç kimseyi. Umarım egoist bir manyak gibi tınlamıyorumdur (gülüyor). Bizden önceki her şeye saygı duyuyor ve anlamaya çalışıyorum ama biz kendine özgü bir grupmuşuz gibi hissediyorum. Bir şekilde bir bütünlük arz ediyoruz ve hiç kimse bunu güçlendiremez, yalnızca farklılaştırır.
Müzikal etkilenimleriniz nelerdir?
Kişisel müzikal etkilenimlerin hiphop ve funk’ın yanı sıra 1970’lerde henüz çocukken annemin dinlettiği pop müzikler. Jazz’ı çok geç keşfettim lakin içine çekildim. İfade biçimleri ve spontaneliği çok etkileyiciydi ve gerçekten içimde bir yerlere dokundu.
Yeni albüm üzerinde çalışmaya başladınız mı? Gelecekteki projelerinizden bahseder misiniz?
Yeni müzikler yazmaya hali hazırda başladık, yani daha çok süregelen bir durum. Gelecek sene kaydetme planlarımız var ancak nerde ve nasıl olacağı henüz bir sır. Gelecek yıl şarkıcı/ şarkı yazarı Olivia Chaney ve besteci Dave Maric ile yapacağımız bir işbirliği olacak, birlikte Londra’da Queen Elizabeth Konser Salonu’nda Nisan ayında bir konser vereceğiz. Avrupa’da ‘Pitch Black’ konser serileri devam edecek. Ayrıca Kuzey Amerika ve Avustralya’da da konserler olacak. 2013 şimdiden çok heyecan verici görünüyor!

*Jazz Dergisi Ocak 2013 sayısında yayımlanmıştır!

Hiç yorum yok: