19 Ocak 2008 Cumartesi

Pharoah Sanders..

İçinizdeki en uzak noktalara dokunabilen -canhıraş, ulvi, akışkan, tok, irite, dingin- tezatlığında sıfatları gururla taşıyabilecek karakteristik tonuyla Pharoah Sanders; John Coltrane’in yaratıcısı olarak anıldığı “Sheets of Sound” tekniğinin de en usta uygulayıcılarından... Hatta bir söylentiye göre Sanders çalmayı bıraktığında saksafonunda hala bir titreşim olurmuş. Saksafonundan akan notalar Sanders için bir ibadet aracı, biz ise onun başka dünyalardan taşıdığı deneyimlerin sese dönüşmüş haline tanık olmak üzere koltuklarına konuşlanmış paylaşıcılarız. Karşımda tam da tahmin etmiş olduğum üzere, maddi dünyanın çoğu ağırlığından, öncelikle egosundan arınmış; gündelik odakların çok ötesinde yaşayan, bir suhulet abidesi Pharoah Sanders var.. CRR’de bir konser vermek üzere ülkemizi ziyaret eden Pharoah Sander ile müziğe, müziğin ötesine, ruhani yolculuklara dair bir sohbet..
Gözlemlediğim şu ki, ismi free jazz dönemiyle beraber anılan müzisyenlerin bir kısmı bu akımı politik ve sosyal bir haraket gibi yorumluyorlar. Diğer bir yandan ise siz ve John Coltrane gibi müzisyenler, müziği formlardan özgür kılarken, ruhani yanlarına daha çok odaklanır gibisiniz.. Bundan bahsedebilir misiniz biraz?
Tamamen kendi deneyimim benim, kendi müziğim için ne hissettiğim önemli. Çalarken, müziğin kendisi çok ruhani..Benim, müziğimi aktarmaya çalışırken, müziğimi yaratırken denediğim bu..Dediğim gibi herkesin kendi müziğini algılamasıyla ilgili kendine has bir bakış açısı var, sosyal, politik ya da başka yönlerden.. Bazen müzik yaparken, ona ruhani bir aydınlanma gibiymişçesine bakıyorum, onu böyle adlandırıyorum. Ama hissediyorum ki her müzisyenin ifade edişinde kendine has bir tarzı var ve diğer müzisyenleri onaylamadıkları zamanlar olabilir. Yani ben biraz kendime kapalıyım..Artı olarak ben bir Müslümanım ve zamanımın çoğu müzikle değil de ibadet ederek geçiyor. Müzikten önce, onu başka bir boyuta koymakla ilgiliyim; umarım bunu iletebiliyorumdur, tek yaptığım çalmaya devam etmek ve müziği dualarla bezemek..
Müslüman olmadan önceleri Doğu felsefelerine ilginiz var mıydı?
Ben bir Hristiyan olaran büyüdüm, ailemin çoğu Hristiyan, fazla bir seçeneğim yoktu, onlar her ne yapıyorlarsa ben de onlara katılmak zorundaydım. İslamiyetle tanıştığımda benim için daha uygun olduğunu anladım. Kendimden başkası için bunu söyleyemem tabi..Müslüman olmamın sebebi bu, bunu seçmemde etkili olan çok şey var..
İslam edebiyatına ya da felsefesine ilginiz var mı?
Evet, eğer okuyabilirsem..Aslında pek fazla İslam felsefesi okumadım. Tek yaptığım yaşamaya çalışmak, bunları hayatıma uygulamak ve ailemle ilgilenmek. Başka bir şey bilmiyorum, sadece bunu yaşamaya çalışıyorum, bunu başarabilirsem, bir Müslüman olarak ölürsem, bu gerçekten çok güzel..
Kariyeriniz boyunca jazz’ın farklı türleri ile iç içe oldunuz, hatta internette bir yerde 70’lerin sonlarına doğru o dönemin disko müziği yapan topluluklarından biriyle çalışmış olduğunuzu okumuştum..
Bazen yanlış anlaşılmalar oluyor, genelde bu benim için sorun değil ama kendim hakkında okuduğum bazı şeyler hiç de gerçek değil. Geriye dönüp bunları düzeltmek gerçekten zor, çünkü uzun zaman önce olan şeyler..Bazen kendi internet sitemi yapmayı düşünüyorum, insanlar gerçek Farrell’i anlasınlar diye..Bazen benle iletişime dahi geçmeden benle ilgili bir şeyler yazıyorlar, bunu yapmak pek de iyi değil. Başka bir insan hakkında gerçek olmayan bir şey söylemek, bunu çok karmaşık ve çelişkili hale getiriyor. Hele sizin gibi güzel bir insan benle söyleşiye geldiğinde..Bu bir yanlış anlaşılma, kimin söylediğini bilmiyorum, umarım ilerde bu bilgi düzelebilir.
Eğer bir sorunum varsa onun için dua ediyorum, eğer Tanrı bunca şeyi yarattıysa ben küçücük bir varlığım. Söyleyebileceğim pek fazla şey yok. Bir jazz müzisyeni olarak anılmayı seven biri değilim, ben sadece Ben’im, ve bir şeyler için çabalamak bana yeterli geliyor. Benim için Kuran gerçek müzik, Kuran’dan daha güzel bir müzik yok..
Biraz Coltrane ile olan deneyimlerinizden bahseder misiniz?
Coltrane’den önce kendi grubum vardı ve birşeyler yapmaktaydık. Ben bir kilisede büyüdüm, dinim hakkında oldukça titiz ve dikkatliydim, bir Hristiyanken hep kiliseye dua etmeye giderdim. Ben Coltrane’in de büyüdüğü gibi büyümüştüm; onla konuştuğunuzda sizin dinle alakanızı sorardı, ailenizin kimler olduğunu, bu gibi şeyler. Bu çok iyi hissettiğim bir şeydi, çünkü ondan önce kimse bana dinimle ilgili bir şey sormamıştı.
O zamanlar jazz dünyasındaki en ruhani yönü güçlü müzisyenlerden biriydi herhalde..
Yani, evet, bilemiyorum. Ahmad Jamal var, o da müslüman ve oldukça dinin içinde. Ya da Yusef Lateef.. Gerçekten harika liderler, hala onlardan çok şey öğreniyorum.
Coltrane’in vefatınından sonra, Alice Coltrane ile olan işbirliğinizden bahsedebilir misiniz?
Alice ve ben oldukça yakındık ve beraber bir kaç albüm kaydettik. Çoğu arkadaşım manevi yönü kuvvetli insanlar, Alice’le çok fazla konuşmama gerek yok, ya da birbirimizi görmemize.. Dinine çok bağlı bir insandı ve ibadete çok zaman ayırırdı. Telefonu eline alıp saatlerce konuşacak ya da dedikodu yapacak tipte bir insan değilim. Onu gördüğüm zamanlar, hayatta olmasına mutlu olurdum; tabi o hala hayattayken..Daha önce de dediğim gibi, biraz kendine kapalı biriyim. Yaşadığım hayat, yaşadığım ülke bir İslam ülkesi değil; bu tip şeyleri hayatımda tutmak için daha fazla emek sarfediyorum.

Etrafınızda İslam hakkında bir şeyler öğrenebileceğiniz çok insan yoktu sanırım..
Bazen benim ülkemde, İslamiyet hakkında birşeyler bilmek gibi bir seçeneğin olmaz. Öncelikle eğer ben Müslümansam benim etrafımda olmak istemezler. Bu çok negatif bir tepki ve böyle düşünenlerden uzak durmak zorundayım..
Peki İslamiyeti daha rahat yaşayabilmek için başka bir ülkeye seyahat ettiğiniz oldu mu?
Hayır, hiç olmadı. ABD’de İslamiyet hakkında bana birşeyler öğreten üstadlar vardı.. Cami çevrelerinde olarak öğrendim İslamiyeti..Benim için önemli olan bu hayatı nasıl yaşadığım ve İslamiyeti seçmiş olmam..
Önceleri tenor saksafonun yanı sıra soprano da çaldığınız olurdu. Ama son zamanlarda tenore odaklanmış gibisiniz..
(gülüyor) Haklısın, bir kaç kez entrumanlarımı taşımaya çalışırken hava yolu şirketleriyle problemler yaşadım. Saksafon taşıma kutularımı bagaja bırakmamı talep ettiler, hayır, bunu yapmam. Saksafonumu yanıma almak isterim, ve tenorum için daha küçük bir çantam var ve onu yanıma alıyorum.
Kaç saksafonla seyahat ediyorsunuz?
Sadece bir..
Peki ne olduğunu sorabilir miyim?
Ben bir MK6 Selmer, Balance Action Selmer çalıyorum..Eski bir Selmer.. Eski şeylerle daha uyum içersindeyim. Sanki bir parçam olmuş gibi, mekanizma öyle rahat ki.. Şirket en son yeni ve daha iyi bir şeyler yapmayı denedi ama, benim için daha iyi olmadı. Belki diğer müzisyenler için farklıdır, bilemiyorum..
Bu sıralar yeni müzisyenlerle çalmaya ilginiz var mı, belki genç müzisyenlerle?
Dışarı çıkıp genç müzisyenleri dinleme şansım olmadı..
Kenny Garrett’la çaldınız..
Evet, o çok güzel bir insan..Onu gerçekten çok seviyorum ve müziğini de çok seviyorum. Kendi deneyimime göre dünyadaki en iyi alto çalan kişi o. Onu yaptıkları bana bir çok yönden ilham oluyor, ve kendi müziğinde varoloşunu seviyorum, aynı zamanda ruhani yönü çok kuvvetli bir insan..
Çine olan yolculuğunun ardından bir album kaydetmişti..
Benim gibi biri değil.. Çok zeki biri, sadece öğrenmek konusunda değil, gittiği yerlerin kültürlerine çok ilgili, Japonca’yı baya iyi konuşuyor, ve biraz da Çince sanırım.. Bunların hepsini öğrenmeye nasıl vakit buldu bilmiyorum, onu konuşurken duydum. Onu oldukça iyi tanıyorum, muhteşem Miles Davis’le çaldığı dönemlerden. O zamanlar gençti..
Hiç Miles’la çaldınız mı?
Onla hiç çalmadım, ama onunla 10 dakika sohbet ettim (gülüyor)..
Nasıldı?
Bana karşı çok iyiydi, çok zeki biriydi. Kullandığım Gamma hakkında şöyle dedi; (Miles’in konuşmasını taklik ederek) “Hey Farrell, gammanın sesi çok açık, onu kıssan iyi olur.” (gülüyor). Harika biriydi, onunla konuşmak çok keyifliydi, Coltrane’le olduğu gibi..Coltrane’le müzik hakkında hiç konuşmazdık, genelde ruhani konularda, dinle ilgili konuşurduk, mesela yeme alışkanlıkları, egzersizler ya da ibadet..Ya da kötü alışkanlıklar..
Tüm bu paylaşımlarınızın sonucuydu bu harika müzik..
Bence de, başka bir çok şeyden zevk alıyorum, sadece çalmak değil konu. Dediğim gibi bir müzisyen olarak anılmaktan hoşlanmıyorum, bir Müslüman olarak anılmak benim için oldukça yeterli..
Bu akşam neler çalacağınızla ilgili bir kaç ipucu?
(gülüyor) İşte bunu bilemem, bir müzisyen bunu bilemez. Ne çalacağımı bilmiyorum, sahneye çıkacağım, seyirciyi ve atmosferi hissedeceğim. O mekandan hissettiklerim bana ne çalacağımı söyleyecek..
Hiç bir performans salonda rahatsız hissettiğiniz ve çalmayı istemediğiniz oldu mu? (Keith Jarrett’a gönderme yaparak)
Hayır, çoğunlukla çalmayı çok isterim. Buraya çalmaya ve birşeyler vermeye geldim, bunun için burdayım.
Etrafı gezme şansınız oldu mu?
Türkiye’ye geçen sefer geldiğimde bir sol klarnet almıştım, onu evde bıraktım. Getirmedim, çünkü buradan başka bir tane almayı tasarlamıştım. Ama bugün Sultanahmet Camii’ne gitmeyi tercih ettim ve tüm zamanımı dua etmekle geçirdim. Bu yolculuğumda ilk işim camiyi ziyaret etmek oldu, daha önce şansım olmamıştı.

*Bu söyleşi Ocak 2008'de, Jazz Dergisi'nin 49. sayısında yayınlanmıştır.




Hiç yorum yok: