18 Ocak 2008 Cuma

Wolfgang Muthspiel ile söyleşi..


Müziğe erken yaşlarda keman çalarak başlamışsınız ve gitarla ilişiğiniz sonraki yıllarda olmuş. Eğer kemanla devam etseydiniz hayatınızın nasıl olabileceğine dair düşünceleriniz oldu mu?

Evet bunu düşündüğüm zamanlar oluyor. Büyük ihtimalle bir klasik müzik icracısı olurdum ki bu da ilginç olurdu. Ama her türde besteler yapabileceğim, benimle çalması için diğer müzisyenleri davet edebileceğim ve belki de daha yaratıcı olabileceğim başka bir yöne kaydığım için memnunum. Çünkü klasik müzikte genelde diğer müzisyenlerin bestelerini çalıyorsunuz, bu da tabi ki çok güzel ama doğaçlama yapmak gibi bir imkanınız olmuyor. Bu da jazzın güzelliği. Bu arada değinmeliyim ki en sevdiğim müzisyen Türkiye’de yaşıyor.

Aydın Esen, değil mi..

Evet.

Siz New York’ta mı yaşıyorsunuz?

Önceleri evet, şu an Viyana’da yaşıyorum.

Avrupa ve Amerika jazz çevreleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gerçekten çok farklı. Hala bir şekilde New York’un jazzın merkezi olduğunu düşünüyorum. Tabi ki Avrupa’da da çok iyi müzisyenler var, ama konu davulcular ve bascılar gibi ritm bölümünü oluşturan müzisyenler olduğunda, New York en yoğun yer olarak akla geliyor. Avrupa’da ki iyi müzisyenler gerçekten iyiler ve her yerdeler. Ama New York’ta bu seviyenin üzerinde müzisyenlere rastlamak daha olası. Gerçekten zor bir soru, çünkü iki yerde bulunmak birbirinden oldukça farklı deneyimler ve ikisi de seviyorum. Şu an Viyana’da yaşıyor olmayı çok seviyorum, New York’ta yaşamayı da çok seviyordum. Bir Avrupalı olarak New York’ta yaşamak, ordaki ki müzik çevrelerine dahil olmak ve sonra geri dönmek harika bir şey, benim yaptığım gibi..

Klasik müzik toplulukları için de kompozisyonlar yapıyorsunuz, sizce jazz ve klasik müzik bir şekilde birbirlerine dahil oluyorlar mı?

Sürekli Aydın’dan bahsetmek istemiyorum, ama sanırım bahsetmeliyim. Çünkü konu bu olduğunda, hepsini bir arada harmanlayan kişi Aydın tek diyebilirim. Jazz mı, klasik müzik mi, yoksa çağdaş kompozisyon mu olduğu hakkında bir yargıya varamazsınız; sadece müzik. Bence günümüzde jazz, çağdaş klasik müzik etkilerini oldukça içinde barındırıyor ve bunun tersi de geçerli. Bu nedenle şimdilerde daha geleneksel bir jazz formuna daha ilgiliyim, çünkü yaptğım şey sadece grubumla çalmaktan zevk alacağım parçalar yazmak. Gelecek yüzyılın müziğini keşfetmek gibi bir çabam yok.

Yani kendinizi jazz’a daha mı yakın buluyorsunuz?

Evet bir jazz grubu olduğumuzu söyleyebilirim, doğaçlama ve ritm unsuru çok önemli. Bazen benim klasik müzik geçmişimden yoğun etkiler duyabilirsiniz, ama kendimi daha çok jazz müzisyeni olarak görüyorum. Aslında tam olarak hiç bilemedim, çünkü genelde kendimize bunu sormayız, sadece yapmaktan hoşlandığım müziği yapıyorum ve bunu yapabildiğim için de şanslıyım. Ben sevdiğim şeyi yapıyorum ve biri onun jazz olduğu söylüyor. Ben sadece sesleri takip ediyorum..

Yeni albümünüz Friendly Travelers için Brian Blade’le bir tur tasarınız var mı?

Evet beraber bir turneye çıktık ve 2008 şubat ve martını kapsayacak yeni bir turne için de tasarılarımız var, İstanbul’da yeniden çalmayı planlıyoruz.

Brian Blade bu albümde bazı parçalarda gitar da çalıyor değil mi?

Evet kayıtlarda bir parçada çalıyor, konserlerde 2 parçada gitar çalıyor.

Aynı zamanda Joni Mitchell’le de çalışıyor değil mi?

Evet yakın zamanda beraber bir albüm kaydettiler.

Travelogue albümüyle müziği bıraktığını açıklamıştı..

Evet bu albümle geri dönüş yaptı.

Pat Metheny’nin ayrılmasıyla, 12 yıldır boş olan gitarist konumu için Gary Burton Quintet’e davet edildiğinizde nasıl hissettiniz?

Geçmişte bu kadar iyi gitaristlerle çalışmış muazzam bir grup lideriyle çalışacak olmaktan çok mutluydum. Pat Metheny’nin yanı sıra, Boston’dayken benim gitar hocam olan Mick Goodwick de bu toplulukta yer almıştı ve Gary ile bağlantılar oldukça fazlaydı. Bunun kariyerimde önemli bir dönem olduğunun farkındaydım.

Paul Motion da dahil olmak üzere bir çok jazz devi ile çalıştınız, bu isimler arasında müzikal stilinize ve vizyonunuza en çok katkısı olduğunu düşündüğünüz bir isimden bahsedebilir miyiz?

Evet, Paul Motion’la çalışmak benim için çok önemliydi. Onun ritme dahil oluşu eski jazz geleneğinden gelip çok modern birşeye dönüşür gibi... Hep hissettiğim birşey vardı ki bu adam başka kimsenin çaldığı ya da çalabileceği gibi çalmıyor. Beraber çalmaktan çok keyif aldığım ve kendilerinden çok şey öğrendiğim bir sürü davulcu var. Ama bazı müzisyenler vardır ki, o çalmayı bıraktığında, onun tarzı bitecektir, onun gibi çalan başka kimse olmayacaktır. Onun tamamen kendine has bir tarzı var. Onunla çalmak olağanüstüydü, onun müziğinin parçası olmak ve o seslerin akışına nasıl dahil olduğunuzu görmek..

Kardeşinizle çalarken özel bir diaologunuz var mı, onla çalmak diğer müzisyenlerle çalmaktan ne yönlerde ayrılıyor?

Tabi var, ikimiz müziği beraber keşfettik diyebilirim. Klasik müzik eğitimi alarak büyüdük, daha jazz hakkında hiç bir fikrimiz olmadan doğaçlama yapmaya başlamıştık. Ayrıca kardeş olmanın da getirdiği bir bağ söz konusu... O içimizde çağdaş klasik müzik dünyasına daha yatkın olandı, ben ise jazz dünyasına daha ilgiliydim. Benim Amerika’ya gitmemle birbirinden farklı alanlarda geliştik ve aramızdaki iletişimin üretkenliğinin bir sebebi de bu. Her bir araya geldiğimizde ortak bir nokta bulmaya çalıştık, biraz zor olduğu doğru ama bunun yanı sıra harika bir şey bence bu. Eğer kardeşler beraber çalışıyorsa iletişimin farklı olduğunu görebilirsiniz, diplomasi daha azdır, iletişim oldukça direkttir ve zaman zaman bir denge bulmak zor olabilir. Her çalmak için bir araya geldiğimizde içimizden birinin “senle bir daha asla, asla çalmayacağım” demesiyle sonlanan bir tartışma çıkardı, tabi yeniden toplanmamıza engel değildi bu tartışmalar...(gülüyor)

Rebakka Bakken’le olan çalışmalarınız için, onun sesinin merkez olduğunu ve sizin onun sesinin etrafında döndüğünüzü söylemişsiniz. Bir solist olarak çalarken ya da eşlik ederken ki bakış açılarınızı nasıl yorumlarsınız?

Bu oldukça ilginç bir soru..Benim grubumda, kompozisyonları ben yapıyorum ve beraber çalıyoruz, yani bir bakıma benim müziğim gibi. Ama Rebakka’yla ortak bir şeyler bulmaya çalışır gibi, çünkü pek de jazz diye tabir edemeyeceğimiz parçalar seslendiriyor ve kendini bir jazz vokali olarak tanımlamıyor. Onun sesini seviyorum ve yalnızca eşlikçi bir pop gitaristi olmamaya dikkat ederek o parçaları konuşturmanın yollarını arıyorum. Çünkü bunun solist olmakla ilgisi yok, parçayı destekken doğaçlama da yapabilirsiniz. Onunla olan çalışmalarım oldukça ilginçti, hala ikili olarak çalışmalara devam etmekteyiz. Aynı zamanda oldukça yakın arkadaşım, oturduğum yerin karşısındaki caddede yaşıyor.

Ayrıca plak şirketiniz Material Records’tan biraz bahsedebilir miyiz? Jazz’a odaklanmış bir plak şirketi olarak müzik dünyasındaki rekabeti de göz önünde bulundurursak ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

Ana ürünün müzik olması gerçekten zorlayıcı bir mevzu, ama şirketimizin müzikal duruşuyla ilgili olarak oldukça memnunum. Dağıtım kanalları bazen sorun yaratabiliyor, çok güçlü dağıtım ortaklarımız olan destinasyonlar var ama Fransa gibi bunu sağlamakta zorlandığımız ülkeler de mevcut. Pazarına girmesi zor bir ülke çünkü kendi müzisyenleri çok sevip destekliyorlar, ki bu güzel birşey bence. Ama Avrupa’nın kalan kısmı için Fransa biraz sınır yaratıyor. Ana hatlarıyla baktığınızda kaç albüm satıldığıyla değil de, plak şirketinin duruşuna saygı duyan ve bunla ilgilenen ortaklara ihtiyacınız var, çünkü jazz dünyasında diğer müzik türlerine oranla satışlar oldukça düşük kalıyor. Beraber iş yaparken aynı zamanda ne sattığı konusunda da titiz olan ortaklara ihtiyacınız oluyor. Bir plak şirketini sahip olmak ve onu idare etmek oldukça ilginç bir deneyim. Çünkü biz müzisyenler arasında plak şirketi hakkında yakınmak gibi bir eğilim söz konusu, benim öyle bir tercihim olmuyor..(gülüyor)

Klasik eğitimli bir gitarist olarak, etkilendiğiniz müzisyenler jazz tarafına mı yoksa klasik müzik dünyasına mı yakın kişiler? En çok etkilendiğiniz müzisyenleri öğrenebilir miyim?

Aslında hangi türe yakın olduğun pek bir önemi yok, kendilerini yüzde yüz ifade edebildiğini düşündüğüm müzisyenler beni en çok etkileyenler diyebilirim. Mesela Glenn Cloud’dan çok etkilendiğimi söyleyebilirim, onun kendini ifade şekli tamamen kendine özgü, hiç bir öğenin adaptasyonu yok gibi. Gitar söz konusu olduğunda klasik tekniği ağır basan bir gitarist olarak Ralph Towner’ın erken dönemlerimde bende bir etkisi olmuştur, aynı zamanda ECM mesubu bir müzisyen. Bir buçuk yıl kadar önce onla bir tura çıktık ve beraber albüm kaydettik. Müzik hayatım süresince önceleri oldukça fazla dinlediğim ve etkilendiğim müzisyenlerle çalışmala imkanım olduğu için çok şanslıyım. Aynı durum Gary Burton ve Paul Motion ile de söz konusu. Ralph Towner’ı ilk dinlediğimde onun müziği benim için çok derin bir deneyim olmuştu çünkü önceleri hiç böyle bir şey duymamıştım. Hala o kadar da ünlü olmamasına şaşıyorum çünkü öyle iyi bir müzisyen ki hatta zamanımızın en yetkin müzisyenlerinden biri diyebilim. Yarınki performans için bizi dinlemeye gelme ihtimali var.

Bir klasik müzik bestecisi ve icracısı olarak, eserlerini yorumlamaktan özellikte zevk aldığınız bir besteci var mı?

Özellikle yorumlamayı çok sevdiğim bir besteci var ki, o da Bach. Gitarla da yorumlanabilecek ud için yazılmış eserleri var ve bu enstruman için yazılmış en iyi eserler diyebilirim. Bu kompozisyonları çalarken keyifli vakit geçiriyordum ama belirtmeliyim ki kendi müziğimi ya da dahil olduğum diğer topluluklarda çalmak da harika deneyimler. Eski zamanlarda yaşamış ve asla tanışma imkanınız olmayan insanların müziğini çalmak bambaşka bir dünya, bunu seviyorum. Biz hem bestekar hem de yorumcu kimliğiyle, müziğe bir çok açıdan yaklaşarak modern zaman müzisyenlerini temsil ediyoruz.

Messiaen’ın işlerinden çok etkilendiğinizi okumuştum..

Son yüzyıla baktığımızda Messiaen bana en harika deneyimleri yaşatan bestecilerden diyebilirim. Her iyi müzikte bestecinin ve icracının ötesine geçen ruhani bir yan vardır. Bir sanatçı olarak gerçekten istediğinizi üretirken egonuzun eserin önüne geçmemesi önemli bir durum, çünkü iyi müzik her zaman senden büyük oluyor. Messiaen’da bunu yoğun bir biçimde hissediyorum, onu 5 dakika dinlemekle bu hale geçebiliyorsunuz. O, müziğiyle kendi varlığının ötesinden birşey göstermeye çalışıyor. Aydın’ın müziğinde de bunu hissediyorum.

Chick Corea’nın da favorilerinden olduğunu okumuştum?

Gayet mümkün.

Peki yarın sizi dinlemeye gelicek mi?

Dün gece geç saatte ona bir mail attım, buralardaysa geleceğini umuyorum. Bugün için de bizimle şampiyonlar ligi finalini izlemeye davet ettim onu, tam bir futbol fanatiği...

Onla olan çalışmalarınızdan bahseder misiniz biraz?

Benim plak şirketim Material Records’tan yayınlanan albümünde bir parçayı ikili olarak kaydettik, ve bu doğaçlama inanılmaz bir deneyimdi, ayaklarımı yerden kesti. Çok fazla ortak çalışmamız olduğunu söyleyemem ama bir müzisyen olarak size daha önce farketmediğiniz bir şeyi öğretecek, ya da tamamen seveceğiniz bir şey ifade edecek müzisyenler olması çok ö önemli. Müzik evrenimde Aydın’ın da yer alması benim için çok önemli, beraber çalmamıza gerek yok bunun için. O tıpkı parlayan bir ışık gibi..

Peki onun yeni albüm tasarıları olup olmadığı hakkında bir fikriniz var mı?

Emin değilim çünkü Aydın gizemlidir biraz.. Kendi kendine sürekli kaydettiğini biliyorum. Bazı müzisyen arkadaşlarım da onun çalışmalarını yakından takip ediyorlar. Bazen “bunu Aydın’dan aldım” denilen bir kaset dolaşıyor el altından (gülüyor). O bir bilim adamı gibi, laboratuarından sürekli yeni şeyler çıkıyor, ve bunların yayınlanmasıyla ne kadar ilgilendiğini bilmiyorum, onun odağı başka şeylerde..

Bir dinleyici olarak bunları duymanın, başkalarının dünyasına da bir çok şey katacağı görüşündeyim..

Katılıyorum, bu nedenle bir plak şirketim olsun istedim. Bu noktada da diğer soruya geliyor konu ki iyi dağıtım kanalları olması çok önemli. Bir diğer aşama Türkiye’de de iyi dağıtım kanallarına sahip olmak olacak. Bir plak şirketi olaran bu bizim görevimiz.

Pitchler kardeşlerle olan trio’nuz uzun süreli bir topluluk mu yoksa proje bazlı bir işbirliği mi?

Bu uzun süreli bir topluluk, 2.5 sene önce beraber çalmaya başladık. Uzun zamandır sürekli beraber çalacağım bir topluluk kurmayı planlıyordum. O zamanlar Brian Blade ve Mark Johnson’la bir üçlümüz vardı ama çok yoğun olduklarından ancak yılda 2 hafta toplanabiliyorduk. Bir noktada istediğimiz zaman toplanıp beraber çalabileceğimiz bir topluluğun üyesi olmaya ihtiyacım olduğunu farkettim bu nedenle genç müzisyenler arıyordum. Çalışını gerçekten çok sevdiğim basçıyı bulduktan sonra davulcu olarak kimi beğendiğini sordum ve kardeşini önerdi. Aramızdaki çok üretken bir şeye dönüştü ve üçümüzde çok keyif alarak çalıyoruz. Onları bulduğum için çok memnunum.

Yakın gelecekte yeni projeler var mı?

Evet bir sürü yeni fikir var. Bunlardan biri şu sıralar üzerinde çalıştığım bir eser, Aralık ayında sahnelenecek. Kuran ve İncil’den bölümleri içerecek bir çalışma bu. Rebekka Bakken İncil’den olan kısımları seslendirecek; Dhaffer Yousef ise Kuran’dan olan kısımları..

Peki günümüz jazz’ı hakkında görüşleriniz..

Bence jazz şuan an en ilginç zamanlarını yaşıyor, hiç bir zaman jazz’ın eski zamanlarda kaldığı fikrine katılmadım. Çok üretken işler yapan harika müzisyenler var ve jazz her zaman gelişiyor ve değişiyor. Mesela Aydın bunlarda biri..

*Bu söyleşi Temmuz 2007'de Jazz Dergisi'nin 47. sayısında yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: